Tevrat ve tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tevrat ve tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Nisan 2025 Pazar

Tevrat’ın Tarihselliği ve Arkeolojik Gerçekler: Kutsal Metin mi, İnşa Edilmiş Mitos mu?

 



Tevrat, Yahudi inancının temelini oluşturan kutsal bir metin olarak kabul edilir. İçerdiği anlatılar, İsrailoğulları’nın kökenlerini, Mısır’dan çıkışlarını, çöldeki yolculuklarını ve nihayetinde Kenan topraklarını fethini detaylı bir şekilde aktarır. Ancak bu anlatıların tarihsel gerçeklerle ne kadar örtüştüğü, özellikle arkeoloji ve modern tarih araştırmalarının gelişmesiyle birlikte ciddi şekilde sorgulanır hale gelmiştir. 

Arkeolojik bulgular, Tevrat’taki fetih hikayelerinin gerçek olaylara dayanmadığını, daha sonraki dönemlerde siyasi ve dini amaçlarla oluşturulmuş bir milli mitos olduğunu ortaya koymaktadır. Tevrat’ın Yeşu Kitabı’na göre, İsrailoğulları Yeşu önderliğinde Kenan topraklarını yedi yıl gibi kısa bir sürede fethetmiş, Eriha’nın surları tanrısal bir mucizeyle yıkılmış, Ay ve Hazor gibi önemli şehirler tamamen yakılıp yıkılmıştır. Ancak arkeolojik kazılar, bu anlatıların hiçbirinin gerçek olmadığını gösteriyor. Örneğin, Eriha’nın (Jericho) surlarının Yeşu döneminde (MÖ 13-12. yüzyıl) yıkıldığına dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Aksine, Eriha’nın büyük bir yıkım geçirdiği dönem MÖ 16. yüzyıla denk gelir ve şehir, Tevrat’ta bahsedilen fetih zamanında ya terk edilmiş durumdaydı ya da çok küçük bir yerleşimdi. Benzer şekilde, Ay şehrinin o dönemde zaten var olmadığı, Hazor’un yıkımının ise Deniz Kavimleri veya iç çatışmalarla açıklanabileceği bilinmektedir.  Bu bulgular, Tevrat’taki mucizevi fetih anlatılarının tarihsel temelden yoksun olduğunu gösterir. Peki, eğer İsrailoğulları Kenan’ı fethetmediyse, bu toplum nasıl ortaya çıktı? Modern arkeoloji ve genetik çalışmalar, İsrailoğulları’nın dışarıdan gelen fatihler değil, Kenanlıların devamı olduğunu gösteriyor. DNA analizleri, İsrailoğulları’nın genetik olarak Kenanlılarla neredeyse aynı olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, İbranice dilinin Kenan dilleriyle (Fenikece, Ugaritçe) büyük benzerlik göstermesi, kültürel sürekliliğin bir başka kanıtıdır. Bu veriler, İsrailoğulları’nın Kenan’da zaten var olan bir halkın devamı olduğunu, dışarıdan gelen istilacılar olmadığını gösterir. Kenan’daki sosyal ve siyasi dönüşüm, İsrailoğulları’nın ortaya çıkışını açıklamada önemli bir anahtardır. MÖ 1200 civarında, Bronz Çağı’nın çöküşüyle birlikte Kenan’daki büyük şehir devletleri yıkılmış, merkezi otorite zayıflamıştı. Bu kaos ortamında, kırsal kesimde yaşayan Kenanlı köylüler, şehirlerdeki baskıcı elitlere karşı ayaklanmış ve dağlık bölgelere (Samarya ve Yahudiye) çekilerek yeni bir toplum oluşturmuş olabilir. Bu teori, Norman Gottwald gibi bilim insanları tarafından savunulan “köylü isyanı” modeliyle örtüşmektedir. İsrailoğulları’nın YHWH (Yahve) dinini benimsemeleri de bu sürecin bir parçası olarak görülebilir. Bu din, Kenan’ın geleneksel tanrılarından ayrışarak, anti-sistemik ve eşitlikçi bir toplum ideali sunmuş olabilir. 

Tevrat’ın yazılış süreci de bu anlatıların tarihselliğini sorgulamak için önemli bir noktadır. Tevrat’ın büyük kısmının, MÖ 7. yüzyılda (Yahuda Kralı Yosiya dönemi) ve Babil Sürgünü sonrasında (MÖ 6-5. yüzyıl) derlendiği düşünülmektedir. Bu dönemlerde, Yahudi toplumunun siyasi ve dini kimlik arayışı içinde olduğu bilinmektedir. Tevrat’taki fetih anlatıları, sürgün edilen Yahudilere “vaat edilmiş toprak” fikrini aşılamak ve Pers/Babil egemenliğine karşı milli bir direniş ruhu oluşturmak amacıyla abartılmış olabilir. Özellikle Yeşu’nun fetihleri, Pers döneminde Yahudilerin Filistin’e dönüşünü meşrulaştırmak için kullanılan bir propaganda aracı haline gelmiş gibi görünmektedir. 

Sonuç olarak, Tevrat’taki fetih anlatıları tarihsel gerçeklerle uyuşmamaktadır. Arkeoloji, genetik ve tarihsel eleştiri, bu metinlerin gerçek olaylardan ziyade sonradan oluşturulmuş milli ve dini mitoslar olduğunu göstermektedir. Tevrat, bir tarih kitabı olarak değil, inanç ve kimlik inşası amacıyla yazılmış kutsal bir metin olarak değerlendirilmelidir. Bilimsel araştırmalar, kutsal metinlerin otoritesini sorgularken, tarihin gerçeklerini mitolojiden ayırmamız gerektiğini hatırlatmaktadır.

Hristiyanlık Sonradan İcat Edilmiş Bir Din Mi?

  Giriş Hristiyanlık, günümüzde yaklaşık 2.4 milyar inananıyla dünyanın en yaygın dinlerinden biridir. Ancak bu dinin tarihsel kökenleri ne...