TR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Nisan 2025 Çarşamba

ALPHA 66 Gizemi

 

Kübalı sürgün grubu Alpha 66, altmış yılı aşkın süredir Fidel Castro rejimini devirmek için silahlı baskınlar, bombalamalar ve suikastler dahil olmak üzere amansız bir mücadele yürütü. Resmi olarak 1961'de Porto Riko'da kurulan grubun faaliyetleri ve ABD istihbarat kurumlarıyla olan iddia edilen bağlantıları uzun süredir gizemini koruyor. 

Kökenler ve CIA İle İddia Edilen Bağlar

 Grubun adı, Yunan alfabesinin ilk harfi ("Alpha") ve kurucu üye sayısını ("66") temsil ediyor. Belgeler ve tanıklıklara göre Alpha 66, 1960'lardan 1970'lerin başına kadar CIA'den eğitim ve destek aldı. Kurucu liderlerden Antonio Veciana, 1976'da Senato Kilise Komitesi'ne verdiği ifadede, CIA'nin gruba fon, silah ve lojistik destek sağladığını doğruladı. Hatta bu işbirliğinin Castro'yu öldürme planlarını ve mafya figürleriyle ortak operasyonları kapsadığını iddia etti. 

Şiddet Eylemleri ve ABD'nin Sessiz Kalışı 

Alpha 66'nın militan faaliyetleri on yıllar boyunca sürdü:
- 1960'lar-70'ler: Küba'ya düzenlenen silahlı baskınlar. 
- 1968'de beş üyesi yakalandı ancak ABD tarafsızlık yasalarını ihlal ettikleri için yargılanmadılar. Bu eylem, ABD'nin tarafsızlık yasalarını açıkça ihlal ediyordu çünkü: ABD vatandaşları/yasal ikamet edenler, yabancı bir ülkede (Küba) silahlı saldırı gerçekleştirmişti. ABD, Küba ile resmen savaş halinde değildi. Normalde, böyle bir ihlal ABD'de ağır cezalara yol açabilirdi (örneğin: 3 yıl hapis + 3.000 dolar para cezası). Ancak ABD hükümeti bu üyeleri yargılamadı, hatta Küba'dan iadelerini bile talep etmedi.
- 1990'lar: Havana'da bir otelde turistleri hedef alan bir dizi silahlı saldırı düzenlendi ancak FBI failleri bulamadığını açıkladı. 
Grubun şiddet geçmişine rağmen, ABD'de yasal sonuçlarla nadiren karşılaşması, korunduğu yönünde soru işaretlerine yol açtı. FBI, grupla güncel bir bağlantısı olmadığını belirtse de, eski istihbaratçılar Soğuk Savaş döneminde anti-komünist gruplarla işbirliğinin yaygın olduğunu kabul ediyor. 

JFK Suikastı Soruşturmalarıyla Bağlantı 

Alpha 66 üyelerinin, Domuzlar Körfezi Çıkarması'nın başarısızlığından sorumlu tuttuğu Başkan John F. Kennedy'ye duyduğu öfke, suikast sonrası dikkatleri üzerine çekti. 1977'de ABD Temsilciler Meclisi Suikast Komitesi, Alpha 66 üyelerini sorguladı ancak kesin bir kanıt bulunamadı. Alpha 66'nın kurucularından Antonio Veciana'nın CIA bağlantısı olarak adlandırdığı"Maurice Bishop" isimli birinin, suikasttan aylar önce Lee Harvey Oswald'la görüştüğünü iddia etmesi spekülasyonları artırdı. "Bishop"un kimliği halen tartışma konusu; bazı araştırmacılar onun üst düzey bir CIA ajanı olduğunu öne sürüyor. Alpha 66 Bugün Etkisi azalmış olsa da hala Miami ve diğer Küba-Amerikan topluluklarında varlığını sürdürüyor. Artık büyük çaplı saldırılar düzenlemiyor ancak geçmişi ABD-Küba ilişkilerinin karanlık bir sayfası olarak hatırlanıyor. ABD yetkilileri, grupla devam eden bir bağlantıyı reddetse de Soğuk Savaş'ın gölgede kalan ittifakları bu örgütün tarihiyle biliniyor.

2 Şubat 2025 Pazar

Air America – CIA’nin Uyuşturucu İmparatorluğu



Air America 1975’te resmen kapatıldı ancak bu kapanış gerçek miydi yoksa CIA bu operasyonu farklı isimlerle sürdürdü mü? Tarihsel bağlantılar ve belgelenmiş skandallar bu soruların cevaplarını derinleştiriyor.

1. Tarihsel Köken ve Şüpheli Dönüşüm

Air America başlangıçta Çin’deki komünist güçlere karşı mücadele amacıyla kuruldu. Soğuk Savaş döneminde ABD’nin Asya’daki çıkarlarını korumak için kullanılan hava yolu, Vietnam Savaşı sırasında lojistik destek sağladı. Ancak Alfred McCoy’un The Politics of Heroin in Southeast Asia (1972) adlı çalışması, Air America’nın Laos ve Kamboçya’daki gizli uçuşlarla “Altın Üçgen” (Myanmar, Laos, Tayland) bölgesinden eroin taşıdığını iddia ediyor. Bu iddialar CIA’nin anti-komünist milisleri finanse etmek için uyuşturucu ticaretini kullandığı tezini destekliyor.

2. Kapanış ve Devamlılık Şüpheleri

1975’teki kapanış resmi bir son olarak sunulsa da eski pilotların anıları ve belgeler, uçak filosunun Civil Air Transport (CAT) ve Southern Air Transport gibi şirketlere devredildiğini gösteriyor. Örneğin 1980’lerde Nikaragua’daki Contra gerillalarını desteklemek için kullanılan hava yolları, Air America’nın operasyonel modelini andırıyor. Hatta İran-Kontra Skandalı sırasında CIA’nin uyuşturucu ticareti yoluyla Contraları finanse ettiği ortaya çıktı. ABD Senatosu’nun 1989’daki Kerry Komitesi Raporu bu bağlantıyı doğruladı.

3. Anıt ve Sembolik Mesaj

1987’de eski CIA Direktörü William Colby’nin Air America için bir anıt dikmesi sorgulanabilir bir hareket. Tarihte hiçbir istihbarat teşkilatı “kapattığı” bir şirkete anıt dikmemiştir. Bu durum derin devlet varlığının sembolik bir işareti olarak yorumlanıyor: “Biz hâlâ buradayız.”

4. Belgeler ve Tanıklıklar

1990’larda deşifre edilen CIA belgeleri, Air America’nın Laos’taki uyuşturucu üreticileriyle temasını doğruluyor.

Eski pilot Frederick Forsyth, The Dogs of War kitabında, “Air America’nın kokpitlerinde eroin torbaları gördüm” ifadesini kullanmıştı.

Vietnam gazilerinin anlatımları da benzer şekilde askeri bölgelere uyuşturucu sevkiyatı yapıldığını aktarıyor.

5. Neden Uyuşturucu?

CIA’in uyuşturucu ticaretine dahil olma motivasyonu kara para ihtiyacı ile açıklanabilir. Kongre denetiminden kaçınan örtülü operasyonlar (örneğin, Afgan mücahitlerinin 1980’lerdeki finansmanı) genellikle yasa dışı yollarla finanse edildi. Air America da benzer bir araç olabilir.

Sonuç: Tarih Tekerrür mü Ediyor?

Air America’nın mirası modern dönemdeki örtülü operasyonlarda yaşıyor. Örneğin 2000’lerde Afganistan’da opium üretiminin artışı ile CIA’in yerel iş birlikçileri arasındaki ilişki, bu modelin devam ettiğine işaret ediyor. William Colby’nin anıtı ise “tarihin kazananlar tarafından yazıldığı” gerçeğini hatırlatıyor.

Bu argümanlar, Air America’nın sadece bir “komplo teorisi” olmadığını, Soğuk Savaş’ın kara kutularından biri olduğunu gösteriyor.

14 Aralık 2024 Cumartesi

AIDS: Tasarlanmış Bir Biyolojik Silahın Ortaya Çıkışı

 


AIDS doğal bir hastalık değildir—bu, hesaplanmış ve sinsice planlanmış bir biyolojik silah programının sonucudur. Kanıtlar açık, bağlantılar inkâr edilemez ve sonuçlar yıkıcıdır.

1969 yılında ABD Savunma Bakanlığı’ndan Dr. Donald MacArthur, Kongre’de bağışıklık savunmalarına dirençli bir mikroorganizma geliştirme planını açıkladı. Bu ürpertici teklif finanse edildi ve on yıl içinde AIDS’in ilk vakaları tam da tarif edildiği şekilde Afrika’da ortaya çıktı.

1978 yılına gelindiğinde plan, sağlık deneyleri kılıfı altında ilerledi. New York’ta 1.000’den fazla eşcinsel erkek CDC ve NIH gözetiminde "deneysel" bir hepatit B aşısı aldı. Bir yıl içinde bu deneklerde AIDS virüsü tespit edildi. 1985 yılına gelindiğinde bunların %64’ü hastalıktan ölmüştü. Bu bir tesadüf değildi—bu, biyolojik bir silahın gizlice kullanılmasıydı.

Bu programın merkezi, bir zamanlar ABD Ordusu’nun biyolojik savaş araştırmaları merkezi olan Maryland, Fort Detrick’ti. Burada HIV, hayvan virüslerinin ölümcül bir hibritine dönüştürülerek titizlikle tasarlandı. Zamanlama, yer ve virüsün hızlı küresel yayılımı, hepsi bu laboratuvara işaret ediyor.

AIDS başlangıçta iki spesifik grubu hedef aldı: siyah Afrikalılar ve ABD’deki eşcinsel erkekler. Bu seçici hedefleme tesadüf değildi. Kamuoyunun dikkatini en aza indirmek için marjinalize edilmiş topluluklar üzerinde bu silahı test etmek amacıyla yapılan kasıtlı bir girişimdi.

Sonrasında gelen küresel salgın istenmeyen bir yan etki değil, insanlığı hedef almış bir biyolojik silahın hesaplanmış sonuçlarıydı. Resmi söylemler sadece gerçeği gizlemek ve sorumluları korumak için tasarlanmış bir perdeleme taktiğidir.

AIDS doğanın bir gizemi değil; insan eliyle yaratılmış bir felakettir. Program korkunç hedeflerine ulaşmış, milyonlarca ölüyü ve adalet arayan cevaplanmamış soruları geride bırakmıştır.


28 Eylül 2024 Cumartesi

Agent Orange: ABD’nin Vietnam’daki Zehirli Mirası


Agent Orange, Vietnam Savaşı sırasında ABD ordusu tarafından ağaçları ve ekinleri yok etmek için kullanılan zehirli bir kimyasaldı. Amaç, düşman kuvvetlerinin saklanmasını ve yiyecek bulmasını zorlaştırmaktı. Bu kimyasal, TCDD adı verilen zararlı bir toksin içeriyordu ve kansere, doğum kusurlarına ve diğer ciddi hastalıklara neden oluyordu.

Tehlikeleri hakkında erken uyarılar yapılmasına rağmen ABD hükümeti uzun yıllar boyunca Agent Orange ile sağlık sorunları arasında bir bağlantı olduğunu reddetti. Bu durum hükümetin gerçeği örtbas ederek sorumluluktan kaçmaya ve mağdurlara tazminat ödemekten kaçınmaya çalıştığı şüphelerini doğurdu.

ABD Gazi İşleri Bakanlığı 2003 yılında Agent Orange'ın bazı gazilerde kronik lenfositik lösemiye (KLL) neden olduğunu kabul etti ve bu gazilerin tazminat almasının önünü açtı. Ancak birçok kişi bu itirafın çok geç geldiğini çünkü binlerce insanın bu hastalıktan dolayı çoktan hayatını kaybettiğini düşünüyor. Bazı teoriler hükümetin bu gerçeği kasıtlı olarak geciktirdiğini ve bunun yasal ve mali sonuçlardan kaçınmak için yapıldığını iddia ediyor.

Sonuç olarak Agent Orange'ın kullanımı ve etkileri hem doğaya hem de insan sağlığına verdiği kalıcı zararlarla hafızalara kazındı. Bu durum günümüzde bazı ilaçların yan etkilerinin de gizlenip gizlenmediği sorusunu akla getiriyor. Acaba bugün de benzer şekilde insan sağlığını tehdit eden maddeler kamuoyundan saklanıyor olabilir mi? Bu soru geçmişin karanlık sayfalarından çıkarılan derslerle her zamankinden daha güncel hale geliyor.

22 Eylül 2024 Pazar

Afyon ve Savaş: Afganistan'ın Gizli Tarihi




Afganistan antik çağlardan beri fetihlerin merkezi olmuştur, ancak asıl gizli gücü afyondur. Halk, Büyük İskender, Cengiz Han ve İngiltere’nin Rusya’ya karşı oynadığı savaş hikayeleriyle oyalansa da asıl savaş afyon ticaretinin kontrolü içindi.

Soğuk Savaş dönemine gelindiğinde, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal etme amacı yalnızca komünizmi yaymak değil, aynı zamanda dünyanın en büyük eroin kaynağını kontrol etmekti. ABD, Sovyet kuvvetlerine karşı yardım bahanesiyle mücahitlere milyarlarca dolar akıttı. Ancak CIA gerçekten isyancılara mı yardım ediyordu, yoksa büyüyen eroin endüstrisinde bir yer mi ediniyordu? Mücahitlerin sadece CIA tarafından eğitilmekle kalmadığı, aynı zamanda afyondan elde edilen kârlarla finanse edildiği iddiaları var.

Sovyetlerin çekilmesinden sonra kim devreye girdi? Taliban, ki şaşırtıcı bir şekilde neredeyse afyon üretimini tamamen ortadan kaldırdı. Ancak 11 Eylül olayının ardından ABD Afganistan'ı işgal etti ve afyon üretimi yeniden fırladı. 2002 yılına gelindiğinde Afganistan, dünya eroininin %75'ini tedarik ediyordu. Tesadüf mü? Yoksa Afganistan Savaşı (2001-2021), Batı'nın kârlı uyuşturucu ticaretini yeniden ele geçirmesi için kullanılan bir paravan mıydı?

ABD hükümeti Afganistan Savaşı'nın hedeflerinden birinin uyuşturucuyla mücadele olduğunu açıkladığı halde harekatın başlamasıyla birlikte eroin üretiminin artması dikkat çekici. Ayrıca CIA'nın Vietnam'da yerli liderle eroin kaçakçılığı yaptığı iddialarıyla benzerlikler göz ardı edilemez.

Afganistan teröre karşı savaşta sadece bir piyon mu, yoksa dünya uyuşturucu ticaretinde gizli güçler tarafından kontrol edilen önemli bir oyuncu muydu?

ALPHA 66 Gizemi

  Kübalı sürgün grubu Alpha 66, altmış yılı aşkın süredir Fidel Castro rejimini devirmek için silahlı baskınlar, bombalamalar ve suikastler ...