14 Aralık 2024 Cumartesi

AIDS: Tasarlanmış Bir Biyolojik Silahın Ortaya Çıkışı

 


AIDS doğal bir hastalık değildir—bu, hesaplanmış ve sinsice planlanmış bir biyolojik silah programının sonucudur. Kanıtlar açık, bağlantılar inkâr edilemez ve sonuçlar yıkıcıdır.

1969 yılında ABD Savunma Bakanlığı’ndan Dr. Donald MacArthur, Kongre’de bağışıklık savunmalarına dirençli bir mikroorganizma geliştirme planını açıkladı. Bu ürpertici teklif finanse edildi ve on yıl içinde AIDS’in ilk vakaları tam da tarif edildiği şekilde Afrika’da ortaya çıktı.

1978 yılına gelindiğinde plan, sağlık deneyleri kılıfı altında ilerledi. New York’ta 1.000’den fazla eşcinsel erkek CDC ve NIH gözetiminde "deneysel" bir hepatit B aşısı aldı. Bir yıl içinde bu deneklerde AIDS virüsü tespit edildi. 1985 yılına gelindiğinde bunların %64’ü hastalıktan ölmüştü. Bu bir tesadüf değildi—bu, biyolojik bir silahın gizlice kullanılmasıydı.

Bu programın merkezi, bir zamanlar ABD Ordusu’nun biyolojik savaş araştırmaları merkezi olan Maryland, Fort Detrick’ti. Burada HIV, hayvan virüslerinin ölümcül bir hibritine dönüştürülerek titizlikle tasarlandı. Zamanlama, yer ve virüsün hızlı küresel yayılımı, hepsi bu laboratuvara işaret ediyor.

AIDS başlangıçta iki spesifik grubu hedef aldı: siyah Afrikalılar ve ABD’deki eşcinsel erkekler. Bu seçici hedefleme tesadüf değildi. Kamuoyunun dikkatini en aza indirmek için marjinalize edilmiş topluluklar üzerinde bu silahı test etmek amacıyla yapılan kasıtlı bir girişimdi.

Sonrasında gelen küresel salgın istenmeyen bir yan etki değil, insanlığı hedef almış bir biyolojik silahın hesaplanmış sonuçlarıydı. Resmi söylemler sadece gerçeği gizlemek ve sorumluları korumak için tasarlanmış bir perdeleme taktiğidir.

AIDS doğanın bir gizemi değil; insan eliyle yaratılmış bir felakettir. Program korkunç hedeflerine ulaşmış, milyonlarca ölüyü ve adalet arayan cevaplanmamış soruları geride bırakmıştır.


28 Eylül 2024 Cumartesi

Agent Orange: ABD’nin Vietnam’daki Zehirli Mirası


Agent Orange, Vietnam Savaşı sırasında ABD ordusu tarafından ağaçları ve ekinleri yok etmek için kullanılan zehirli bir kimyasaldı. Amaç, düşman kuvvetlerinin saklanmasını ve yiyecek bulmasını zorlaştırmaktı. Bu kimyasal, TCDD adı verilen zararlı bir toksin içeriyordu ve kansere, doğum kusurlarına ve diğer ciddi hastalıklara neden oluyordu.

Tehlikeleri hakkında erken uyarılar yapılmasına rağmen ABD hükümeti uzun yıllar boyunca Agent Orange ile sağlık sorunları arasında bir bağlantı olduğunu reddetti. Bu durum hükümetin gerçeği örtbas ederek sorumluluktan kaçmaya ve mağdurlara tazminat ödemekten kaçınmaya çalıştığı şüphelerini doğurdu.

ABD Gazi İşleri Bakanlığı 2003 yılında Agent Orange'ın bazı gazilerde kronik lenfositik lösemiye (KLL) neden olduğunu kabul etti ve bu gazilerin tazminat almasının önünü açtı. Ancak birçok kişi bu itirafın çok geç geldiğini çünkü binlerce insanın bu hastalıktan dolayı çoktan hayatını kaybettiğini düşünüyor. Bazı teoriler hükümetin bu gerçeği kasıtlı olarak geciktirdiğini ve bunun yasal ve mali sonuçlardan kaçınmak için yapıldığını iddia ediyor.

Sonuç olarak Agent Orange'ın kullanımı ve etkileri hem doğaya hem de insan sağlığına verdiği kalıcı zararlarla hafızalara kazındı. Bu durum günümüzde bazı ilaçların yan etkilerinin de gizlenip gizlenmediği sorusunu akla getiriyor. Acaba bugün de benzer şekilde insan sağlığını tehdit eden maddeler kamuoyundan saklanıyor olabilir mi? Bu soru geçmişin karanlık sayfalarından çıkarılan derslerle her zamankinden daha güncel hale geliyor.

22 Eylül 2024 Pazar

Afyon ve Savaş: Afganistan'ın Gizli Tarihi




Afganistan antik çağlardan beri fetihlerin merkezi olmuştur, ancak asıl gizli gücü afyondur. Halk, Büyük İskender, Cengiz Han ve İngiltere’nin Rusya’ya karşı oynadığı savaş hikayeleriyle oyalansa da asıl savaş afyon ticaretinin kontrolü içindi.

Soğuk Savaş dönemine gelindiğinde, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal etme amacı yalnızca komünizmi yaymak değil, aynı zamanda dünyanın en büyük eroin kaynağını kontrol etmekti. ABD, Sovyet kuvvetlerine karşı yardım bahanesiyle mücahitlere milyarlarca dolar akıttı. Ancak CIA gerçekten isyancılara mı yardım ediyordu, yoksa büyüyen eroin endüstrisinde bir yer mi ediniyordu? Mücahitlerin sadece CIA tarafından eğitilmekle kalmadığı, aynı zamanda afyondan elde edilen kârlarla finanse edildiği iddiaları var.

Sovyetlerin çekilmesinden sonra kim devreye girdi? Taliban, ki şaşırtıcı bir şekilde neredeyse afyon üretimini tamamen ortadan kaldırdı. Ancak 11 Eylül olayının ardından ABD Afganistan'ı işgal etti ve afyon üretimi yeniden fırladı. 2002 yılına gelindiğinde Afganistan, dünya eroininin %75'ini tedarik ediyordu. Tesadüf mü? Yoksa Afganistan Savaşı (2001-2021), Batı'nın kârlı uyuşturucu ticaretini yeniden ele geçirmesi için kullanılan bir paravan mıydı?

ABD hükümeti Afganistan Savaşı'nın hedeflerinden birinin uyuşturucuyla mücadele olduğunu açıkladığı halde harekatın başlamasıyla birlikte eroin üretiminin artması dikkat çekici. Ayrıca CIA'nın Vietnam'da yerli liderle eroin kaçakçılığı yaptığı iddialarıyla benzerlikler göz ardı edilemez.

Afganistan teröre karşı savaşta sadece bir piyon mu, yoksa dünya uyuşturucu ticaretinde gizli güçler tarafından kontrol edilen önemli bir oyuncu muydu?

ALPHA 66 Gizemi

  Kübalı sürgün grubu Alpha 66, altmış yılı aşkın süredir Fidel Castro rejimini devirmek için silahlı baskınlar, bombalamalar ve suikastler ...